Settings
Light Theme
Dark Theme
Podcast Cover

Vicâhî Podcast

  • Into The Wild ( Özgürlük Yolu)

    5 DEC 2021 · Film: İnto The Wild Yönetmen: Sean Penn Senarist: Sean Penn, Jon Krakauer Oyuncuların hepsinden bahsetmek istemiyorum. Neden? Çünkü detay denilen kelimenin her yerde anlamına uygun olarak kullanılmasına gerek yoktur. Tavsiye edeceğim bu filmde başrolü bilmemiz yeterli olacaktır. Başrolün yanında filmde geçen bir yazardan da bahsetmem gereksiz olmaz sanırım. Öncelikle ana karakterimiz, Christopher. Filmi izlediğimizde Christopher’in etkilendiğini ve bir araba sahnesinde filmi durdurak ismini çektiğim yazar ise Jack London. Jack London ismini unutmayın geri döneceğim. Filmi genel hatlarıyla bahsetmem gerekirse, İnto the Wild ülkemizde bilinen adıyla “Özgürlük yolu” Kirlilikten saflığa geçebilmek için şehir hayatının ışıklarını yaban hayatının manzaralarına tercih etmenin hikayesini anlatıyor. Üniversiteden mezun olan Christopher büyük bir karar olarak bütün mal varlığını hayır kurumlarına bağışlar ve kendisine ait resmi belgeleri yakar. Bu başlangıç onu uzun bir yolculuğa, büyük bir elmanın ya da eski bir şapkanın var olduğu yerlere doğru yol almasını sağlar. Christopher, bu yolculukta korkularının üzerine giderek deneyimlediği şeyler üzerine tanıştığı insanların bilgi ve birikimlerini de katarak en büyük hayali olan Alaska'ya ulaşır. Filmin son sahnelerinde Christopher hayatın anlamını, ölümün kaçınılmaz bir uğrak yeri olduğunu ve sevginin varlığını en derin şekilde hisseder. Yönetmen Sean Penn’in filmin chapter’lara bölmesi ve filmdeki konuların geçiş sahnelerini isimlendirerek, başlıkları filmin en can alıcı yerlerinde bize sunması bende bir kaç satırlık şiir izlenimini uyandırdı. Filmin senaryosu hakkında bazı eleştiriler ve film hakkında farklı düşüncelerde olsa Eddie Wedder’in harika müzikleri ile birlikte filmin etkisinden çıkmak fazla mümkün görünmüyor sanırım. Bu bir tavsiyedir sakın bir tavsiye olduğunu unutma ve televizon izleme. Bu arada aynaya Alexander Supertramp yazmayı ve Jack London’un trenlerle ilişkisini araştırmayı unutmayın..
    7m 12s
  • Sezai Karakoç, İnsanlığın Dirilişi

    5 DEC 2021 · KİTAP HAKKINDA: Adı: İnsanlığın Dirilişi Yazar: Sezai Karakoç Sayfa sayısı: 159 Kitabın türü: Din (İslam), Felsefe-Düşünce Yayınevi: Diriliş Yayınları Bu kitabı oluşturan yazılar, Edebiyat başlıklı yazıya kadar 1974-1975 yıllarında Aylık Diriliş Dergisi`nde başyazı olarak, ondan sonrakiler ise 1976`da Diriliş Pazartesi-Perşembe Günlüğü`nde yayınlanmıştır. SEZAİ KARAKOÇ KİMDİR? Babası Yasin Bey olup 1. Dünya Savaşı'nda Kafkas cephesinde çarpışırken Ruslara esir düşmüştür. Babası orta halli bir tüccardı. Dedesi Hüseyin Bey de Plevne Savaşı'na katılmış, Gazi Osman Paşa'nın teşekkürünü kazanmıştır. Annesinin ismi ise Emine idi ve ev hanımıydı.[1] Ahmet Sezai Karakoç[2] İlkokul eğitimini 1938-1944 yılları arasında Ergani'de tamamladı. 1944 yılında sınavlara girip Maraş Ortaokulu'nda parasız yatılı olarak okumaya hak kazandı. 1947-1950 yılları arasında lise eğitimini yine parasız yatılı olarak Gaziantep Lisesi'nde tamamladı. Lise eğitimi boyunca Felsefe dersine ilgi duydu ve Felsefe okumaya karar verdi. Üniversite eğitimi için İstanbul'a geldi. Babası onun ilahiyat fakültesinden mezun olmasını istiyordu. İmkanları dahilinde eğitimine devam edebileceği yatılı tek bölüm Siyasal Bilgiler Fakültesi idi. Üniversite sınavlarına hazırlanırken kazanamama ihtimalini de göz önüne alarak her ihtimale karşı Felsefe bölümüne kayıt yaptırdı.[3] Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini kazanarak başladığı yüksek öğrenimini 1955'te fakültenin Maliye Bölümünden mezuniyetle tamamladı. Mecburi hizmet sebebiyle Maliye Bakanlığında Hazine Genel Müdürlüğü Dış Tediyeler Muvazenesi bölümüne atandı. Daha sonra Maliye Müfettişliği sınavına girdi ve sınavı kazandı. 11 Ocak 1956'da müfettiş yardımcılığı görevine başladı. 1959 yılında İstanbul'da gelirler kontrolörü oldu. Bir ara Ankara'ya çağrılıp Yeğenbey Vergi Dairesi'nde görevlendirildiyse de kısa bir müddet sonra yine İstanbul'daki görevine döndü. Görevi icabı Anadolu'yu çok gezdi ve birçok il ve ilçeyi inceleme, tanıma fırsatı buldu. 1960-1961 yıllarında yedek subay olarak yaptığı askerlik görevinden sonra İstanbul'daki görevine kaldığı yerden devam etti. 1965'ten 1973'e kadar birçok kez istifa etti. 1973'ten bu yana da hiçbir resmi görev almadı. Şairin nüfus kaydında doğum günü 22 Ocak olarak görülmekle beraber kendisi gerçek doğum gününün mayıs ayı içerisinde olduğunu belirtmektedir.[4] İstanbul'da Diriliş Yayınları ve "Diriliş" dergisini kurdu. 1990 yılında "güller açan gül ağacı" amblemiyle Diriliş Partisini kurdu. Yedi yıl partinin genel başkanlığını yürüttü. Ancak bu parti 19 Mart 1997'de üst üste iki genel seçime girmediği için kapatıldı. 2006 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü ile ödüllendirildi. Bakanlığa, ödülün para kısmının kültür sanat işlerine harcanmasını, diğer kısmınınsa posta ile bildirdiği adrese yollanmasını rica ettiği bir mektup yolladı. 2007 yılında Yüce Diriliş Partisini kurdu ve hâlen partinin genel başkanlık görevini yürütmektedir. 2007 yılının nisan ayından bu yana her cumartesi akşamı, Yüce Diriliş Partisi İstanbul İl Başkanlığında değerlendirme konuşmaları yapmaktadır. Bu konuşmalar partinin internet sitesinden canlı olarak yayınlanmaktadır. Karakoç, 2011 yılında Cumhurbaşkanlığı Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü fakat kendisine verilen plaket ve para ödülünü reddederek bu ödülü almaya gitmedi.
    6m 40s
  • Ölü Ozanlar Derneği - Tavsiye Film

    5 DEC 2021 · Kitap ve Film Üzerine Yazı Yazar: Merve DEMİR Kim ne derse desin sözcükler ve fikirler dünyayı değiştirecek güce sahiptir. “ Bu kitabı tanıtırken Bir Robin WILLIAMS filminden bahsedeceğim desem yalan olmaz galiba. Önce kitabı yazılan bu eser daha sonra senaryolaştırılmış. Bendeki baskıda bu yüzden filmde oynayan kişiler kapağa konulmuş. Bir öğretmen olarak benim için güzel bir okuma serüveniydi. Günümüz eğitim sisteminin klişeleşmiş ve alışılagelmiş uygulamalarını eleştiren ve aslında eğitimin özgürlükle beraber anılması gerektiğini anladığım bir okuma gerçekleştirdim. Şimdi sizlerle altını çizdiğim ve bir kenara not aldığım bölümlerin derlemesini paylaşacağım: -Anı yaşayın! Hayatlarınızı olağanüstü kılın. Öteden beri bizlerin anlayamadığı ve vakitlerimizi israf ettiğimiz kısım işte bu cümleyle yüzümüze vurulmuş durumda. Kitapta Bay Keating’in öğrencilerine ilk dersinde söylediği cümledir bu. Ben de bazen çocuklarıma durup bu kırk dakikayı bir daha yaşayamacağız biliyorsunuz değil mi diyorum. Durup düşünüyorlar ve idrakine varıyor kimileri. –Başarının o yüce tanrısallığını kovalarken gençlik hayallerini heba etmedi mi? Hepimiz heba etmedik mi? Ediyoruz maalesef. Bu noktada belki de en normal çocukluk dönemi geçirenlerimiz başarıyı bir gün bile umursamadan çocukluğunu yaşayanlarımızdı. Biz onlara halk arasında tembel teneke derdik. Bu özgür tenekeler arka sıralarda ikamet ederlerdi genellikle. –Aşka teğet geçtiğine göre, trigonometriye girmiş sayılırsın. İşte size ‘Hocam ne işimize yarayacak?’ sorusunun eğlenceli cevaplarından birisi. Kitapta cümleyi kuran öğretmen değil, bir öğrenciydi. Çünkü okullarına gelen bu ilginç edebiyat hocasını anlamaya başlamışlardı. Zaten okul dediğimiz şey hayatın içinden hayatı öğretmiyor muydu bize? –Tıp, hukuk, bankacılık; bunlar hayatı sürdürebilmek için gereklidir. Peki ya şiir, romantizm, aşk, güzellik? Bunlar ise uğruna hayatta kaldığımız şeylerdir! Kitabı birkaç cümleyle cümleyle özetleyecek olsaydım bu ikisini kullanırdım. Geriye kalan aşağıdaki cümlelerle alakalı yorumlamaları, alıntı ve değerlendirmeleri de sizlere bırakıyorum. –Zorlu oyun devam ediyor, belki sen de katılırsın bir dizeyle. -Hakikat ayaklarımızı sürekli açıkta bırakan bir yorgan gibidir. -Ben hep eğitimin kendi adımıza düşünmeyi öğrenmek olduğunu sanırdım. -Müzmin bir ateist yetiştirmek istiyorsan ona katı bir din eğitimi ver. Son olarak söylemek isteğim şey şudur ki; bizler özgürlüğümüz elimizden alındığı anda birer intikamcıya, fırsat kollayan bencile ve birer köleye dönüşüyoruz. Bu noktada dikkat çekmek istediğim yer her şeyin rayına oturduğu o ilk yaşam zamanlarımız yani okul hayatımızdır. Umuyorum ki iyi bir öğretmene rastlar yolumuz daima. Ve okullar özgür bireylerin yetiştiği birer kale olur bir gün bu ülkede de.
    3m 36s
  • Ülke Yönetme Postu Nasıl Hazırlanır

    5 DEC 2021 · Sosyal medya tüm dünyada olduğu gibi bizim toplumumuzu da insanları içine alan ve yok etmek için çaba harcayan bir teknolojik saldırı haline gelmiştir. Bu saldırı bizde can ve mal kaybından ziyade psikolojik ve zihinsel olarak bazı büyük sorunlar meydana getirmektedir. Bununla birlikte hayatımıza getirdiği kolaylıkları ve bazı faydaları da görmezden gelmek mümkün değildir. Akraba ve arkadaşlarımız ile iletişim kurarken, merak ettiğimiz konular hakkında kişi, kurum ya da doğrudan bilgi kaynaklarına ulaşırken bize önemli oranda yardımcı olmaktadır. Gün geçtikçe arama motorlarında yapılan aramaların bir çoğunu artık sosyal medya platformlarından da yapıldığını görmekteyiz. Daha da önemlisi bu mecralar artık birer işyerini haline gelmiştir. Fark ediyor musunuz bilmiyorum ancak eski zamanlarda nedensiz bir şekilde birbirlerine bakan insanlar gördüğümüzde ya da daha yakın tarihe baktığımızda belirli mesajlaşma uygulamaları ile iletişim kurup arkadaşlıklar edinilmesi garipsenirken şimdilerde sosyal medya platformlarından evlenen insanları gördüğümüzde herhangi bir sorun, sıkıntı ve gariplik görmemekteyiz. Tarih ilerledikçe ve insanlar yeni sosyal medyaların yeni özelliklerini öğrendikçe engel olunamayan bir düşünce biçimi ortaya çıkmıştır. “Beni değerli kılan şey sosyal medyadır” İnsanlar sırf kendisini takip eden insanlara bir şeyler göstermek için lüks mekanlara gidip fotoğraflar çekinmektedir ve çekinilen bu fotoğrafları, fotoğraf düzenleme uygulamalarından enine boyuna, başına sonuna düzenlenmektedir. Bakınız hikaye paylaşmak için demiyorum. Çünkü sosyal medyanın kelimeleri devşirmesine izin vermemeliyiz. Hikaye denildiği zaman aklımıza instagram yerine edebiyat dünyamızın önemli hikaye yazarlarının gelmesi gerekir. Fark etmenizi şiddetle arzuladığım ve şahsım tarafından ortaya atılan bir kavram var. “İnsantagram” işte bu kavram üzerinden instagramın ve türevlerinin insanı teknolojik bir alet haline gelmesine şahitlik ediyoruz. İnsan mahlukatın en şereflisiyken, teknolojinin bir kulvarı olmasını kabul etmiyorum. Bir takım insanlar bu mecranın geliştiricilerinin çalışmaları ile birlikte sosyal medyaları farklı amaçlar içinde kullanılmaya başlamışlardır. En kötüsü de bu davranışların yeni nesil tarafından örnek alınıyor olmasıdır. Yeni nesli kaybetmemek ve fikirsiz, tekdüze bir gelecek tasviri içinde kendimizi bulmamız için bu sorunlara çözümler getirmemiz gerekir. Çoğunlukla bu tür platformlara karşı olan kişiler çocuklarını ya da çevresindeki insanları bu tür mecralardan uzak tutmaya çalışır. Fakat bu en büyük hatalardan birisidir. Çünkü insan en çok uzaklaştırıldığı şeyden uzaklaşamaz. Ki zaten uzaklaşması da gerekmez. Çünkü asıl mesele teknolojinin getirdiği olgulardan kaçmak değil. Bu tür gelişmeleri kendi eleğimizden geçirerek doğru ve akılcı bir şekilde kullanarak sistemin çarklarını yine sistemin silahlarıyla vurmamız gerekir. Sakıncalı içerikleri ya da bilgileri, doğru içerikler ve doğru bilgiler ile yenebiliriz.
    7m 26s
  • Babalar Günün Gerçek Tarihi

    5 DEC 2021 · Amerikan İç Savaşı gazisinin kızı Sonora Smart Dodd, babasının Anneler Günü gibi bir günü hakettiğine inanıyordu. Sonora Smart Dodd'un babası, annelerinin yokluğunda altı çocuğunu tek başına büyüttü. Bu düşünce doğrultusunda çalışmalar yapan Sonora Smart DoddBabasının doğum günü olan 5 Haziranı Babalar Günü olarak ilan edilmesini sağladı, ancak çalışmaların bu tarihe ulaşamamasından dolayı kutlamalar Haziran ayının üçüncü Pazar gününe ertelendi. Babalar Günü ilk olarak 19 Haziran 1910'da Washington'un Spokane şehrinde kutlandı. 1924'te ABD Başkanı Calvin Coolidge kutlamaları destekledi, ancak resmi olarak babalar Günü'nü ilan etmedi. 1966'da, o zamanki Başkan Lyndon Johnson, Haziran ayının üçüncü pazar gününün her yıl Babalar Günü olarak kutlanacağını açıklayan bir bildiri yayınladı. 1972'de Babalar Günü, Amerika Birleşik Devletleri'nde Başkan Richard Nixon'ın imzasıyla yasal olarak tatil ilan edildi. Öte yandan Katolikler, babalar gününü, kabul edilen tarihten farklı bir tarihte kutlarlar. Onlar bu kutlamayı dini açıdan ele alıp Hz. İsa'nın babası olduğu inanacıyla, Mart ayının 19. gününü St. Joseph Günü adı altında babalarına armağan etmektedirler. Bazı ülkelerde bu kutlamalar dinî özelliklerinin dışına çıkmıştır.
    2m 14s
  • Yeni Moda Akımı Kapı Giymek

    5 DEC 2021 · ELEŞ- nin yeni bölümüyle karşınızdayız. Bütün bir kıyafet olarak kapı giyip sokaklarda dolaştığımızı, bunu sosyal medya platformlarında paylaştığımızı ve altına insanlara ulaştırmak istediğimiz fikirleri yazdığımızı düşündüm. Bu günlerde çok düşünüyoruz. Düşündüm! Sizlerde düşünün
    4m 28s
  • ÜÇ AYET - ÜÇ YAKÎN ( EVRENSEL BİR SÖZ)

    5 DEC 2021 · ESER: ÜÇ AYET - ÜÇ YAKÎN ( EVRENSEL BİR SÖZ) YAZAR: ÖZLEM ULUÇAY Sevdikleriniz açsa ve sizin önünüzde leziz bir yemek varsa, onlar da bu yemekten yesin istersiniz. Sevdikleriniz karanlıktaysa ve sizin elinizde ışık varsa, onlar da aydınlansın istersiniz. Bu bağlamda Yüce Peygamber (sav), ilk ayetle birlikte hakikate muhataptı. Aklında, kalbinde ve ruhunda onu barındırıyordu. Dolayısıyla hakikatin lezzetini herkes tatmalı, nuruyla gönüller aydınlanmalıydı. İşte böyle bir zamanda geldi o muhteşem uyarı. Yüce Allah (cc) Müddesir Suresi’nin ilk ayetiyle Habibi’ne, “Ey örtüsüne bürünen! Kalk artık uyar” [1] diye sesleniyordu. Hakikatin üstünü örtme, onu anlatmaktan korkma, kalk ve uyar. Ya biz? Bizi kalkıp uyarmaktan alıkoyan örtü nedir? Nerededir? Nasıl kaldırırız? İşte bu ayet başlangıç noktası ve bize de yapılmış bir ikaz olması bakımından mühim. İnsan, yüklendiği ve yokmuş saydığı emanetinin, ilahi teklifinin üzerine örttüğü örtüyü kaldırmalı. Sonra kalkıp uyarmalı. Çünkü ayet öyle devam ediyor. Tarihi değiştiren bir yolculuk ancak biz kalkıp uyarırsak başlayacak. Bu yolculukta bir de refik gerek elbet. Refikimiz ise önce “akıl”. Akıl, bir kâtilin işlediği cinayette de görülebilir; Hz. İbrahim’in (as), “Ben batanları sevmem”[2] deyişinde de. Elbet gerekli olan, tefekkürle yoğrulup eren, olgunlaşan bir akıldır. Ancak tefekkür ile eren bir akıl bizi “ilme’l yakîne” ulaştırabilir. “Kalk artık uyar” ikazı hepimize. Zihnin Müslümanca çalışması için, bu uyarıyı üstümüze almak gerek. Bu bilince eren, yola koyulabilir. Kalkıp uyaracağımızı bildiğimiz gibi ne söyleyeceğimizi de bilmemiz gerekir. Ne söyleyeceğiz? “Biz” e ait kavramlar olmalı ve “biz” e ait cümleler. Elbette ki önce “Biz kimiz?” onu bulmalı, tanımalı. Hatta tanımaktan öteye geçip anlamalı, idrak etmeli. Biz, evrensel söz söyleyebilecek olanlarız; ilâhi teklifin muhataplarıyız. Asırlarca dünyanın her bucağına yayılan bir medeniyetin bayrak taşıyıcılarıyız. Öyleyse yola bu idrakle devam etmeli. Yolun bu aşamasında akıl kâfi gelmez. Nasıl ki tefekkürle yoğrulmuş akıl bizi yola çıkardıysa, o yola devam etmek için, irfan çeşmesinden kana kana içmiş kalp de gerek. Böylece dallanıp budaklanacak Müslümanca yaşama zeminimiz. Ziyadeleşecek “ayne’l yakînimiz”. Şimdi ikinci bir ayete daha tutunma vakti. Hicr Suresi 94.ayette Allah(cc) “Emrolunduğunu açıkça tebliğ et”[3] buyuruyor. O zaman, kalkıp uyarmaya emrolunduğumuz şey ile, yani emr-i bil-maruf ve neyh-i ani’l münker (İyiliği emredip kötülükten menetmek) ile başlayacağız. Bu bizim, Müslümanca yaşama zeminimizin kilometre taşlarıdır. Her şeyden önce insan, buna kendisinden başlamalı. Kendisinden başlayan insan-ı kâmildir. Böylelikle ardı ardınca yıkılıp devrilen değil, birbirini ayağa kaldıran domino etkisi görülecek. Çünkü emrolunduğu ile önce kendini sonra insanlığı uyaran nesil, bir direnişin ve dirilişin öncüsüdür. Uykusu ve uykusuzluğu da, kıyamı ve çağrısı da budur. Elimizde tefekkürle yoğrulmuş bir akıl, irfan çeşmesinden kana kana içmiş kalp var. Bulunduğumuz yer artık yolun sonu gibi görünse de başıdır aslında. Şimdi içimizde içimize sığmayan bir ruh olmalı. Eğer ruh yoksa yolun en başına dönelim derim. Varsa, buyurun yola devam edelim. Beden kabına sığmayan ruh, artık eserde müessiri, nakışta nakkaşı görür. Taklitten tahkike geçer ve artık yolunun refiki olan üçüncü ayetle hemhal olmalıdır. Al-i İmran Suresi 31.ayette Allah(cc), Peygamberimiz’ e(sav) buyuruyor; “De ki, siz gerçekten Allah’ı seviyorsanız bana uyun…”[4] İşini, gücünü, yediğini, içtiğini, çağrısını kısacası her amelini Kur’an ve sünnet süzgecinden geçiren insan artık “hakke’l yakîne” ulaşır. Sünnet-i Seniyye’ye sımsıkı sarılan insan, vecd ile çağını kuran çağrıya, herkesi ayağa kaldıran domino etkisine ve evrensel bir söz söylemeye haizdir. Ruhumuza nakış gibi işlenip, davranışlarımızda temsil bulacak bu ayetin verdiği güç ile evrensel sözümüzü söyleyelim: Samimiyetle arayan, aramak ve bulmak telaşında olmayandan daha evlâdır. Sorgulamadan gönülden imân eden, arayıp bâtılı bulandan evlâdır. Samimiyetle arayıp Hakk’a, hakikate ulaşan, hepsinden evlâ. [1] Müddesir Suresi 1.ayet, Elmalılı Hamdi Yazır meali [2] En’am Suresi 76.ayet, Elmalılı Hamdi Yazır meali [3] Hicr Suresi 94.ayet, Elmalılı Hamdi Yazır meali [4] Al-i İmran Suresi 31.ayet, Elmalılı Hamdi Yazır meali
    6m 47s
  • SICAK KAN ÇAĞALTISI

    5 DEC 2021 · Kırıldı kabuklar. Yıkıldı harfleri adımın. Bir yalnızlık koştu sipere, Şiddet kanunu oldu Kanlı insanın, kanlı yeryüzünde.
    1m 58s
  • Barındıramadığımız Özlem Yeşilyurt

    5 DEC 2021 · Ne kadar da kolay vazgeçiyoruz, inandıklarımızdan. Başımıza bir şey geldiğinde, İşler yolunda gitmediğinde, Ayağımız takıldığında, İlk onlardan geçiyoruz.
    1m 40s
  • Ben Hiç Böyle Şiirler Yazmazdım

    5 DEC 2021 · Zihnimin muhabbetine gem vuran dilime düşmanım. Bir sus kadarlık payı. Ne köşeme çekilebiliyorum, ne aranızdayım.
    52s
Türkiye'nin en hırıltılı Podcast kanalına hoşgeldiniz.
Contacts
Information

Looks like you don't have any active episode

Browse Spreaker Catalogue to discover great new content

Current

Looks like you don't have any episodes in your queue

Browse Spreaker Catalogue to discover great new content

Next Up

Episode Cover Episode Cover

It's so quiet here...

Time to discover new episodes!

Discover
Your Library
Search