5 DEC 2021 · ESER: ÜÇ AYET - ÜÇ YAKÎN ( EVRENSEL BİR SÖZ)
YAZAR: ÖZLEM ULUÇAY
Sevdikleriniz açsa ve sizin önünüzde leziz bir yemek varsa, onlar da bu yemekten yesin istersiniz. Sevdikleriniz karanlıktaysa ve sizin elinizde ışık varsa, onlar da aydınlansın istersiniz. Bu bağlamda Yüce Peygamber (sav), ilk ayetle birlikte hakikate muhataptı. Aklında, kalbinde ve ruhunda onu barındırıyordu. Dolayısıyla hakikatin lezzetini herkes tatmalı, nuruyla gönüller aydınlanmalıydı.
İşte böyle bir zamanda geldi o muhteşem uyarı. Yüce Allah (cc) Müddesir Suresi’nin ilk ayetiyle Habibi’ne, “Ey örtüsüne bürünen! Kalk artık uyar” [1] diye sesleniyordu. Hakikatin üstünü örtme, onu anlatmaktan korkma, kalk ve uyar. Ya biz? Bizi kalkıp uyarmaktan alıkoyan örtü nedir? Nerededir? Nasıl kaldırırız? İşte bu ayet başlangıç noktası ve bize de yapılmış bir ikaz olması bakımından mühim.
İnsan, yüklendiği ve yokmuş saydığı emanetinin, ilahi teklifinin üzerine örttüğü örtüyü kaldırmalı. Sonra kalkıp uyarmalı. Çünkü ayet öyle devam ediyor. Tarihi değiştiren bir yolculuk ancak biz kalkıp uyarırsak başlayacak.
Bu yolculukta bir de refik gerek elbet. Refikimiz ise önce “akıl”.
Akıl, bir kâtilin işlediği cinayette de görülebilir; Hz. İbrahim’in (as), “Ben batanları sevmem”[2] deyişinde de.
Elbet gerekli olan, tefekkürle yoğrulup eren, olgunlaşan bir akıldır. Ancak tefekkür ile eren bir akıl bizi “ilme’l yakîne” ulaştırabilir.
“Kalk artık uyar” ikazı hepimize. Zihnin Müslümanca çalışması için, bu uyarıyı üstümüze almak gerek. Bu bilince eren, yola koyulabilir.
Kalkıp uyaracağımızı bildiğimiz gibi ne söyleyeceğimizi de bilmemiz gerekir. Ne söyleyeceğiz? “Biz” e ait kavramlar olmalı ve “biz” e ait cümleler. Elbette ki önce “Biz kimiz?” onu bulmalı, tanımalı. Hatta tanımaktan öteye geçip anlamalı, idrak etmeli. Biz, evrensel söz söyleyebilecek olanlarız; ilâhi teklifin muhataplarıyız. Asırlarca dünyanın her bucağına yayılan bir medeniyetin bayrak taşıyıcılarıyız.
Öyleyse yola bu idrakle devam etmeli. Yolun bu aşamasında akıl kâfi gelmez. Nasıl ki tefekkürle yoğrulmuş akıl bizi yola çıkardıysa, o yola devam etmek için, irfan çeşmesinden kana kana içmiş kalp de gerek. Böylece dallanıp budaklanacak Müslümanca yaşama zeminimiz. Ziyadeleşecek “ayne’l yakînimiz”.
Şimdi ikinci bir ayete daha tutunma vakti. Hicr Suresi 94.ayette Allah(cc) “Emrolunduğunu açıkça tebliğ et”[3] buyuruyor. O zaman, kalkıp uyarmaya emrolunduğumuz şey ile, yani emr-i bil-maruf ve neyh-i ani’l münker (İyiliği emredip kötülükten menetmek) ile başlayacağız. Bu bizim, Müslümanca yaşama zeminimizin kilometre taşlarıdır.
Her şeyden önce insan, buna kendisinden başlamalı. Kendisinden başlayan insan-ı kâmildir. Böylelikle ardı ardınca yıkılıp devrilen değil, birbirini ayağa kaldıran domino etkisi görülecek. Çünkü emrolunduğu ile önce kendini sonra insanlığı uyaran nesil, bir direnişin ve dirilişin öncüsüdür. Uykusu ve uykusuzluğu da, kıyamı ve çağrısı da budur.
Elimizde tefekkürle yoğrulmuş bir akıl, irfan çeşmesinden kana kana içmiş kalp var. Bulunduğumuz yer artık yolun sonu gibi görünse de başıdır aslında.
Şimdi içimizde içimize sığmayan bir ruh olmalı. Eğer ruh yoksa yolun en başına dönelim derim. Varsa, buyurun yola devam edelim.
Beden kabına sığmayan ruh, artık eserde müessiri, nakışta nakkaşı görür. Taklitten tahkike geçer ve artık yolunun refiki olan üçüncü ayetle hemhal olmalıdır.
Al-i İmran Suresi 31.ayette Allah(cc), Peygamberimiz’ e(sav) buyuruyor; “De ki, siz gerçekten Allah’ı seviyorsanız bana uyun…”[4] İşini, gücünü, yediğini, içtiğini, çağrısını kısacası her amelini Kur’an ve sünnet süzgecinden geçiren insan artık “hakke’l yakîne” ulaşır. Sünnet-i Seniyye’ye sımsıkı sarılan insan, vecd ile çağını kuran çağrıya, herkesi ayağa kaldıran domino etkisine ve evrensel bir söz söylemeye haizdir. Ruhumuza nakış gibi işlenip, davranışlarımızda temsil bulacak bu ayetin verdiği güç ile evrensel sözümüzü söyleyelim:
Samimiyetle arayan, aramak ve bulmak telaşında olmayandan daha evlâdır.
Sorgulamadan gönülden imân eden, arayıp bâtılı bulandan evlâdır.
Samimiyetle arayıp Hakk’a, hakikate ulaşan, hepsinden evlâ.
[1] Müddesir Suresi 1.ayet, Elmalılı Hamdi Yazır meali
[2] En’am Suresi 76.ayet, Elmalılı Hamdi Yazır meali
[3] Hicr Suresi 94.ayet, Elmalılı Hamdi Yazır meali
[4] Al-i İmran Suresi 31.ayet, Elmalılı Hamdi Yazır meali