Settings
Light Theme
Dark Theme

#TürkiyePodcast #08 | Neden Türkiye #AbbasLisani’nin sesini duymalı?

#TürkiyePodcast #08 | Neden Türkiye #AbbasLisani’nin sesini duymalı?
Dec 8, 2020 · 14m 31s

Neden Türkiye Abbas Lisani’nin sesini duymalı? این هفته و در هشتمین برنامه از پادکست ترکیه به موضوعی از درون ایران پرداخته و برای مخاطبان ترکیه به زبان ترکی اجرا خواهم...

show more
Neden Türkiye Abbas Lisani’nin sesini duymalı?


این هفته و در هشتمین برنامه از پادکست ترکیه به موضوعی از درون ایران پرداخته و برای مخاطبان ترکیه به زبان ترکی اجرا خواهم کرد. این اولین برنامه به زبان ترکی پادکست ترکیه است ولی بنا به اهمیت و ضرورت موضوعات مختلف بعضا برنامه به زبان ترکی هم خواهیم داشت. موضوعی که میخواهم در این برنامه به اون بپردازم بحث جنجال برانگیز شیوع کرونا ویروس در زندانهای ایرانه. بخصوص که در هفته های اخیر اخباری مبنی بر شیوع گسترده کووید 19 در زندان مرکزی اردبیل در شبکه های اجتماعی منتشر شده. و ابتلای درست کم چهار تن از زندانیان سیاسی محبوس در زندان اردبیل.
قبلاً خبرهایی در خصوص وضعیت زندانیان سیاسی ایران خصوصاً فعالین مدنی آذربایجان در مطبوعات ترکیه منتشر شده بود اما وضعیت بغرنج زندان اردبیل تاکنون انعکاس چندانی نداشته. در این برنامه سعی خواهم کرد با تشریح وضعیت زندان ها از ضرورت پوشش اخبار مربوط به نقض حقوق بشر ایران در مطبوعات تٌرک تصویر روشنی از آنچه رخ داده برای مخاطبان ترک زبان ارائه دهم.

Duyduğunuz ses nüfusunun neredeyse yarısı Türklerden oluşmuş olan İran’da yaşayan ve hal hazırda Cezaevinde olan Siyasi mahpus Abbas Lisani’ye aittir. Sözlerine İstiklal Marşıyla başlayan Abbas Lisani 20 yıldan aşkındır ki defalarca kez İran istihbaratı tarafından gözaltına alınmış, sürgün edilmiş ve uzun yıllar hapis cezası almıştır.
Peki Yüzyıllardan beri yanı başımızda hep var olan ancak varlıklarından dahi çoğumuzun haberdar olmadığımız İran Türkleri ne durumdalar? Abbas Lisani neden hapiste?
Önce İran’da yaşayan Türklerin genel durumundan bir özet anlatayım. İran’da etniğe dayalı nüfus sayısı olmadığı için tam olarak kaç milyon Türk’ün yaşadığını söylemek güç. Ama Dönemin İran Dışişleri Bakanı Aliekber Salihi bir Türkiye ziyaretinde bu soruyu şöyle yanıtlamıştı(...)ve Evet İran halkının yüzde 40’ı Türkçe konuşuyor demişti. Buna dayanarak 80 kusur milyonluk İran’da 35 milyon civarında Türkün yaşadığını söyleyebiliriz. Yaşadıkları coğrafi konuma gelince Türkiye sınırından başlayan Batı ve Doğu Azerbaycan, Hemedan, Erdebil, Zencan, Gezvin gibi Vilayetlerin çoğu Türk ama ortalara doğru hatta Tahran’da ciddi bir Türk nüfusu yaşıyor. Nitekim dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu şöyle söylemişti:(...)
Pehlevilerin 1925’de iktidara gelmesiyle birlikte klasik Türk hanedanlığı Kaçarlarla tarih sayfalarında kaldı ve İran’da da yeni Ulus devlet adeta sıfırdan inşa edildi. İşte bu dönemden sonra Türklerin ve genel olarak Fars olmayanların karanlık çağı başladı denilebilir. Fars etniği İran-da tek resmi model olarak kabul edildi ve diğerleri en kibar tabirle ötekileştirildi. Türkler uzun tarihi geçmişleri ve sayıları sayesinde tamamen sistem içinde sindirilemediler ve zaman zaman baş kaldırdılar. Ancak Tarihi gelişmeleri başka bir programa havale ederek günümüzden devam edeyim.
1979 İslam Devriminden sonra İran Türkleri çoğunlukla Şii mezhebine inandıkları için devrimin doğal lokomotivi de oldular. İran Azerbaycan velayetleri ki zaman zaman Güney Azerbaycan tabiriyle de anılıyor İran Türklerinin en kalabalık bölümü olarak da devrimde aktif yer aldı. İran’ın batıya açılan kapısı olarak da görülen Azerbaycan Türkleri maddi olarak da o dönem Devrimin olmazsa olmaz pazar grevlerinde de başta gidiyordu. Ancak iş bölüşmeye gelince verilen sözlerin karşılığında koca bir boşlukla karşılaştılar. Haliyle İran İslam Devriminde ilk geniş başkaldırı da devrimin hemen ilk aylarında Tebriz’de Şerietmedari hareketi altında gerçekleşti. Ancak Tahran otoritesini sağlayabildi ve yoluna devam etti. ardından 8 yıllık Irakla olan savaş yıllarında zaten en ufak siyasi muhalefete imkan verilmedi.
Ancak Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra her şey hızlandı. Azerbaycan Cumhuriyeti kurulunca sınır kabul edilen Araz nehri ve Hüdaferin köprüsü artık harita üzerindeki birer isim değil Rus ve Fars tarafından ikiye bölünmüş bir halkın ayrılık Türküsü olarak bilinirdi. Tahran yönetimi Azerbaycan Cumhuriyetinin güneye olan etkisinin farkındaydı ve ilk günden beri Azerbaycan’ın varlığını dahi kendi ulusal güvenliğine bir sorun olarak görüyordu. İşte bugün Karabağ meselesinde İran’ın din kardeşleri Azerbaycan’dansa Ermenistan’ın yanında yer almasının temelinde de bu tarihi gerçeklik yatar.
Her neyse 90lardan sonra İran Türklerinin özüne dönme treni bir türlü durdurulamadı. bir sel misali önüne geçilmeye çalışıldıkça yeni yerler açtı ve yine devam etti.
İşte Abbas Lisani ve onun gibileri belki de çözümü İran’da arayan son nesil olarak görülebilir. Zira hala taleplerini İran Anayasası çerçevesinde ortaya koyup reform çağrısı yapıyorlar. Ancak Türklerde eşitlik isteği yaygınlaştıkça İran’ın da baskısı artıyor. Yine de İran Türklerini ülkedeki etnik gruplar içinde kesinlikle her türlü şiddetten uzak duran tek grup olarak da söylemek mümkün.
Ancak Türklerin durumu daha ağır çünkü aynı zamanda kaç farklı cephede savaşmak zorundalar. En temel insan haklarını yok sayan İran İslam Cumhuriyetiyle eşitlik ve demokrasi mücadelesinin yanında birde dünya diasporasını ele geçirmiş rejim değişikliğini savunan Fars muhalifetiyle de mücadele etmeliler. Neden mi çünkü 1929’dan sonra ve bir anlamda yeni tarihte İran’da tüm siyasi ve kimlik Fars etniğini merkez alarak inşa edilmiş ve bu tanımın dışına çıkan her düşünceyi düşman olarak kabul ediyor. Şaşırtıcı belki ama özellikle İslam Devriminden sonra batıya göç eden İran’ın elitleri on yıllarca Avrupa ve Kuzey Amerika’da yaşamalarına rağmen hala ülke nüfusunun yüzde 70’den fazlasını teşkil eden Fars olmayanların anadilinde eğitimini kırmızı çizgi olarak görüyorlar.
Bu düşünce İran Türklerinin olduğu gibi dünya’da tanınması açısından da çok zorluklara sebep olmuş. işte bu yüzden hala Türkiye’nin akademik ortamında bile komşudaki Türklerden konuşmak Amerika kıtasındaki bir topluluktan konuşmak gibi bir şeydir. Yıllardan beri Türkiye’de İran okumaları birinci kaynaktan yok ve İngilizce olarak batıdan yapıldı. Osmanlı ve Türkiye’de Farsça’nın izlerine rağmen değil İran’ı olduğu gibi tanıyan, profesyonel düzeyde yeterli tercüman bile bulmak zor. Çoğu şeyde olduğu gibi anlaşılan İran konusunda da kolaya gidilerek Gerçek bilgiden ziyade Resmi bilgi tercih edilmiş. Yani İstanbul’da, İzmir’de, Samsun’da bir akademisyen bol kaynaklarıyla batı dururken İran’a ilgi duyarsa komşuyu ya propaganda zincirlerinde esir İran İslam Cumhuriyeti penceresinden okuyacak ya da muhalefeti arttıkça Fars Milliyetçiliği de artmış gözüken batıdaki İran okumalarına. Oysa bu zoru aşmak o kadar da zor değil ve bir Tur gidip İran’ı gezmek bile yargıların alt üst olmasına yetebiliyor. Yayının başında istiklal marşını okurken sesini duyduğunuz Abbas Lisani onlarca Türk Aktivistinden biri. Lisani 20 yılı aşkın mücadelesinde onlarca kez gözaltına alınmış defalarca ağır cezalar almış ama pes etmemiş. En son İran’da siyasi suçlara bakan İnkilap Mahkemesince "Rejim aleyhinde propaganda yapmak" ve "Ülke güvenliğini bozmak amacıyla grup oluşturmak" suçlamasıyla 8 yıl hapis ve 2 yıl sürgün cezasına çarptırmıştı. Lisani söz konusu kararı temyize götürmüş, Erdebil Temyiz Mahkemesi Ekim 2019'daki duruşmada hapis cezasını 15 yıla çıkarmıştı. Daha sonra ise İran Yüksek Mahkemesi, Erdebil Temyiz Mahkemesinin Lisani hakkındaki 15 yıl hapis kararını onamasını karara bağladı. Abbas Lisani hal hazırda yine Türk şehri Erdebil’in kapalı cezaevinde tutuluyor. yakınlarının dediğine göre Lisani hapisten Karabağ olaylarıyla ilgili görüş bildiremesin diye bir aydır ailesiyle yüz yüze hem telefon görüşmesi yasaklanmış. Ancak yanında birlikte kalan diğer dava arkadaşları siyasi mahpuslardan dışarıyla iletişimde oluyor. Alınan bilgilere göre İran’ın her yerinde olduğu gibi Erdebil cezaevinde Koronavirüs alarm seviyeye geçmiş ve çok sayıda kişi hastalanmış. Erdebil Velayetinin Cezaevleri, Güvenlik ve Eğitim Önlemleri Genel Müdürü Seyyid Mücteba Hüseyni cezaevindeki koronavirüs varlığını tamamen inkar etmiş. Ama alınan bilgilere göre Abbas Lisani ile birlikte Yusuf Kari, Ali Vasegi ve Rıza Vaseqi siyasi mahpuslarında da çok şiddetli Kovid19 belirtileri var. Cezaevinin sağlık ocağı yetkililerinin durumlarının çok ağır olduklarına itiraf etseler de günler geçmesine rağmen hala Koronavirüs testi almaktan imtina ediyorlar. Tedavi için sadece basit ağrıkesici ilaçlarla hayatta kalmaya çalışan siyasi mahpusların sağlık durumu endişe vericidir. Ancak bu durumun mahpusların canından sorumlu yetkililere bir sorun teşkil etmiyor çünkü ne Frasça ne de yabancı basın olanları tamamen görmezden geliyor. Kasım’da Abbas Lisani’in derhal serbest bırakılması için İran yargı yetkililerine çağrı yapmıştı. Ancak bugün dünya yıllardan beri eşitlik için sivil mücadele veren Lisani’yi görmek istemiyor.
Türk televizyonları İran’da en çok izlenen birinci seçenek olmasına bakmayarak Türkiye’de de bir kaç örnek dışında Abbas Lisani ile alakalı habere rastlamak mümkün değil ve bu durum her şeyden önce İran Türklerinde de Türkiye’ye karşı hayal kırıklığına sebep oluyor.
Dolayısıyla eğer bugün Abbas Lisani’nin sağlığından Türkiye basını ve sivil toplumu da sorumludur denilirse yersiz bir beklenti olmayacak.
show less
Information
Author Podcaster
Website -
Tags
-

Looks like you don't have any active episode

Browse Spreaker Catalogue to discover great new content

Current

Looks like you don't have any episodes in your queue

Browse Spreaker Catalogue to discover great new content

Next Up

Episode Cover Episode Cover

It's so quiet here...

Time to discover new episodes!

Discover
Your Library
Search