Settings
Light Theme
Dark Theme
Podcast Cover

Av. ÜNTAÇ GÜNER's show

  • Episode 14 - Av. ÜNTAÇ GÜNER: Adaletin Önyargısı Olmaz!

    11 APR 2019 · Yargıtay, işçi tarafından doldurulan iş başvuru formunda, işçi hakkındaki kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararını, işverenden gizleyerek ahlak ve iyi niyet kurallarına uygun davranmadığından ötürü, iş akdinin işverence haklı sebeple fesih edilebileceğini kabul, etmektedir. Yargıtay’ın bu kararı hukuka uygun değildir çünkü işçi yalnızca, iş akdiyle verilen işin yapılmamasına neden olan sebeplerin bildirilmemesinden sorumlu olup, daha iş akdi ortada yokken, idarenin işçi lehine aldığı bir kararın, iş akdi yapıldıktan sonra, işçinin işin gereklerini yerine getirememesine neden olmadığıdan ötürü, işçi mahkemelerce peşinen ahlaksız ve kötü niyetli kabul ve ilan edilemez çünkü adaletin önyargısı olmaz! YARGITAY 22. Hukuk Dairesi 2017/45295 E. 2018/3148 K.
    58s
  • Episode 13 - Av. ÜNTAÇ GÜNER's show

    11 APR 2019 · Hakim, tavzih yolu ile hükümde unutmuş olduğu talepler hakkında karar verip bunu hükmüne ekleyemez. Bunun gibi hüküm verirken unutmuş olduğu vekalet ücreti veya faiz hakkında tavzih yolu ile bir karar verip bunu hükmüne dahil edemez. Aynı şekilde kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişki de tavzih yolu ile giderilemez. T.C. YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ ESAS NO: 2016/11278 KARAR NO: 2019/102 KARAR TARİHİ: 16.1.2019
    25s
  • EMEKLI MAASINDAN KESINTI YAPILMASI ICIN MUVAFFAKAT ALINMASI YASAL DEGIL

    8 NOV 2016 · Borçlarının ödenmesi için emekli maaşı hesabından kesinti yapılmasına rıza gösterilmesi yasaktır. Yani borçlunun önceden emekli maaşından borçlarının kesilmesine dair rızası alınması usulü yasal değildir. Bu şekilde, emeklinin maaşından mahsup, virman ya da takas veya bunlar gibi işlemler yapılmasına rıza göstermesi maaşta tasarrufu engelleyici nitelikte bir sözleşmedir. Bu şekilde yapılan sözleşmeler ya da emeklilerden alınan taahhütler, Borçlar Kanunu’nun 19’uncu ve 20’nci Maddeleri uyarınca geçersizdir. Bu konuda önceden yapılan anlaşmaların tümü bağlayıcı değildir. Bankaların emeklilerden bu yönde aldıkları taahhüd ve beyanlarla bankalarının genel kredi sözleşmelerindeki maddeleri geçerli, bağlayıcı ve uygulanabilir olamaz. Bu konudaki yasaya aykırı ve yoruma dayanan bilirkişi raporuna da itibar ve itimat edilmez (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/2015 E. , 2016/9743 K., 30.05.2016).
    1m 10s
  • İŞE İADE DAVASI NEDİR, NE ZAMAN ve NASIL AÇILIR?

    6 NOV 2016 · İş Kanunu’nun 18’nci Maddesine göre, iş sözleşmesini feshetmek isteyen işveren, iş akdinin feshini, yazılı olarak çalışana bildirmek, feshin gerekçesini açıkça belirtmek, feshe bağlı olarak ortaya çıkan tüm hakları fesih tarihinde çalışana ödemekle yükümlüdür. İş sözleşmesinin, sebep belirtilmeksizin feshi ya da belirtilen sebebin gerçeği yansıtmadığı iddiasında bulunulması durumunda, feshin geçersizliğinin tespitiyle çalışanın işine iade edilmesi için iş mahkemesinde dava açılabilir. İşe İade Davası’nın şartları şunlardır: (1) İşveren, çalışanın yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmamış ya da dayanmışsa bile bu dayanakların gerçek ya da geçersiz olması, (2) İş sözleşmesi feshedilen çalışanın ilgili işverene bağlı çalışma süresinin en az altı (6) Ay olması gerekir ki yer altı işlerinde yani madenlerde çalışan işçilerde bu altı (6) Aylık kıdem şartı aranmaz, (3) Söz konusu işyerinde en az otuz (30) Çalışan olması, Tüm bu şartlar varsa, haksız fesih tarihinden itibaren bir (1) Ay içinde iş mahkemesine başvurularak, dava açılması gerekmektedir. (4) Bu şartlar varsa, çalışan İş Mahkemesi’ne başvurup iş akdinin gerçek ya da geçersiz bir nedenle fesih edildiğini ispat edip bu durumun tespitini isteyerek işe iadesini talep edebilir.
    2m 21s
  • İŞ KANUNU'NDAKİ SÜRELİ FESİH NEDİR VE NASIL KULLANILIR?

    6 NOV 2016 · İş Kanunu’nun 17’nci Maddesi’ne göre, iş sözleşmeleri, belirli bir süre için yapılmışlarsa sürenin bitiminde ama belirsiz süreli yapılmışlarsa, ihbar süresinin sonunda biter. Belirsiz süreli iş sözleşmelerinde, iş akdinin feshinin, karşı tarafa, bitiminden yani yasada belirtilen sürelerden önce ihbar edilmesi gerekir. Belirsiz süreli iş sözleşmelerinin feshinden önce durumun diğer tarafa bildirilmesi şarttır. Şöyle ki a) iş sözleşmesi işi altı aydan az sürmüş olan işçi için fesih bildiriminin diğer tarafa yapılmasından itibaren başlayarak iki hafta sonra, iş sözleşmesi feshedilmiş sayılır. b) iş sözleşmesi işi altı aydan bir buçuk yıla kadar sürmüş olan işçi için fesih bildiriminin diğer tarafa yapılmasından başlayarak dört hafta sonra, iş sözleşmesi feshedilmiş sayılır. c) iş sözleşmesi işi bir buçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş olan işçi için fesih bildiriminin diğer tarafa yapılmasından başlayarak altı hafta sonra, iş sözleşmesi feshedilmiş sayılır. d) iş sözleşmesi işi üç yıldan fazla sürmüş işçi için fesih bildiriminin yapılmasından başlayarak sekiz hafta sonra, iş sözleşmesi feshedilmiş sayılır. Bu süreler asgari olup sözleşmeler ile artırılabilir. Bildirim şartına uymayan taraf, bildirim süresine ilişkin ücret tutarında tazminat ödemek zorundadır. İşveren bildirim süresine ait ücreti peşin vermek suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. Fesih hakkının kötüye kullanılarak sona erdirildiği durumlarda işçiye bildirim süresinin üç katı tutarında tazminat ödenir. Fesih için bildirim şartına da uyulmaması ayrıca tazminat ödenmesini gerektirir.
    2m 10s
  • KESİNLEŞMEDEN İCRAYA KONULAN İLAM YEDİ GÜN İÇİNDE ŞİKAYET EDİLEBİLİR!

    19 SEP 2016 · KESİNLEŞMEDEN İCRAYA KONULAN İLAMLAR 7 GÜN İÇİNDE ŞİKAYET EDİLMELİDİR! T.C. YARGITAY 8. Hukuk Dairesi ESAS NO 2016/2141 KARAR NO 2016/4751 Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR Borçlu vekili, müvekkili hakkında ilamlı icra takibi başlatıldığını, ilamın istihkak davasının kabulüne ilişkin olması sebebiyle kesinleşmeden takibe konulamayacağını, şikayetin süreye bağlı olmadığını ileri sürerek, icra takibinin iptalini istemiştir. Alacaklı vekili, takip dayanağı ilamın istihkak iddiasının reddi davasına ilişkin olduğunu, bu sebeple, kesinleşmeden takibe konulabileceğini belirterek şikayetin reddini savunmuştur. Mahkemece, istihkak davalarına ilişkin hükümlerin kesinleşmeden takibe konulamayacağı gerekçesi ile şikayetin kabulüne takibin iptaline karar verilmiştir. İİK'nun 16/1 maddesi gereği, icra memurunun işleminin yasaya veya olaya uygun bulunmaması nedeniyle, icra mahkemesine başvurularak şikayet yolu ile kaldırılmasının istenmesi kural olarak 7 günlük süreye tabidir. Şikayet süresi, şikayet konusu işlemin öğrenildiği günden başlar Somut olayda, dayanak ilam alacaklı tarafından istihkak iddiasının reddi talebiyle açılan davanın kabulüne ilişkin olup, alacaklı tarafından, yapılan yargılama gideri, vekalet ücreti ve bu alacakların faizi yönünden takibe konulmuş, icra emri borçluya 19.06.2015 tarihinde tebliğ edilmiş, yasal (7) günlük süre geçirilerek 15.07.2015 tarihinde şikayet başvurusunda bulunulmuştur. Bu durumda şikayetin süreden reddi gerekirken, Mahkemece işin esası incelenip sonucuna gidilmesi isabetsizdir. SONUÇ Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK'nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 27,70 TL peşin harcın temyiz edene iadesine, 16.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. KAYNAK: www.kararara.com http://bit.ly/2d1OLmm
    42s
  • BAĞKURLU OLDUĞUNUN TESPİTİ İÇİN VERGİ, ODA VEYA SGK KAYDI YETER!

    15 SEP 2016 · VERGİ, ODA YA DA SGK KAYDI OLAN BAĞ-KUR SİGORTALISIDIR. BAĞKURLULUĞUN TESPİTİ İÇİN NE GEREKİR? VERGİ ODA VEYA SGK KAYDI GEREKİR. VERGİ ODA VEYA SGK KAYDI OLAN KİŞİ'NİN BAĞKURLU OLDUĞU TESPİT OLUNUR. Bağ-Kur Sigortalısı sayılması için Vergi Kaydı ya da Esnaf Sicil Kaydı veya Oda Kaydı olması yeterlidir. YARGITAY 21. Hukuk Dairesi 2015/20687 E. 2016/9559 K. Davacı, 1996-2005 yılları arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir. Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. K A R A R Davacı, oda ve sicil kaydının bulunduğu 1996-2005 yılları arasında 1479 sayılı Yasa uyarınca bağ-kur sigortalısı olduğunun tespitini talep etmiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmişse de, yanılgılı değerlendirme neticesinde varılan sonuç hatalı olmuştur. 1.4.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasa'nın 24. maddesinde zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için esnaf sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı aranırken 20.4.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasa'nın 24. maddesi değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olması şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için meslek kuruluşuna kayıtlı olma yeterli görülmüş, 22.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için vergi kaydı veya esnaf sicil kaydı veya oda kaydının bulunması yeterli görülmüş, 2.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunması yeterli görülmüştür. Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 01.05.1989 tarihinde kurum kayıtlarına intikal eden işe giriş bildirgesi uyarınca esnaf sicil kaydına istinaden 06.12.1988 tarihinden itibaren 1479 sayılı Yasa kapsamında kayıt ve tescilinin yapıldığı, davacının 06.04.1989-16.09.1996 tarihleri arasında vergi kaydının, 07.12.1988-30.06.2010 tarihleri arasında oda kaydının, 06.12.1988-30.06.2010 tarihleri arasında esnaf sicil kaydının bulunduğu ve davacının 95/11 sayılı genelge uyarınca vergi kaydına göre sigortalılığının belirlenmesine ilişkin talebi doğrultusunda, vergide kayıtlı olduğu sürelerde sigortalı kabul edildiği anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık, davacının oda kaydına istinaden sigortalılığa hak kazanıp kazanmadığı hususunda toplanmaktadır. Somut olayda; davacının 4.7.1983 tarihi itibari ile tescilinin 22.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa'nın 24. maddesi uyarınca yapıldığı ve ilgili Yasa uyarınca zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için vergi kaydı veya esnaf sicil kaydı veya oda kaydının bulunması yeterli görülmüş olup, davacının oda kaydına göre sigortalı kabul edileceği ortadadır. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin davanın kabulü yerine yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi. Kaynak: www.kararara.com http://bit.ly/2cgAP9L
    53s
  • BİRİKMİŞ NAFAKALAR İÇİN HAPİS İSTENEMEZ!

    14 SEP 2016 · Takip talebinde, cari nafaka alacağı talep edilmeyip adi alacak niteliğindeki, geçmiş dönem nafaka borçlarının tahsili talep edildiyse birikmiş nafaka borcunu ödemediğinden dolayı, 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 344. Maddesi gereğince, borçlunun üç (3) Ay’a kadar tazyik hapsi cezası ile cezalandırılması amacıyla icra ceza mahkemesine, şikayette bulunulmaz. 2004 sayılı İİK'nın 344’üncü Maddesi’nde, "Nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra kararın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir. Borçlu’nun, nafakanın kaldırılması veya azaltılması talebiyle dava açmış olması halinde, ileri sürdüğü sebepler göz önünde bulundurularak, tazyik hapsinin uygulanması bu davanın sonuna bırakılabilir”, hükmü amirdir. Buna göre, Şayet borçlu kabahatli aleyhine başlatılan icra takibi nedeniyle çıkarılan icra emrine birikmiş nafaka alacağını, diyelim ki faizi ile birlikte hesaplanan miktarı ile tahsilinin talep etmiş olsun bu takdirde, takibin adi alacak hükmünde olduğu ve bu paranın ödenmemesinin nafaka hükümlerine aykırı davranmak suçunu oluşturmayacağının, kabulü gerekir. Kısaca, YARGITAY 19. Ceza Dairesi 2015/25048 E 2016/18253 K Gereği birikmiş nafakalar için hapis istenemez. Kaynak: www.kararara.com http://bit.ly/2cbhdFD
    1m 50s
  • DOKTOR HATASINDAN DEVLET SORUMLUDUR!

    10 SEP 2016 · Doktor yeterli ve etkin inceleme yapmaz, tıbbî teşhis, tedavi veya uygulamada eksiklik olursa idare (devlet) sorumludur. T.C. Danıştay 15. Daire Başkanlığı Esas No: 2016/399 Karar No: 2016/4145 KAYNAK: www.kararara.com http://bit.ly/2bZnuzg
    20s
  • HER ALKOLLÜ SÜRÜCÜ SUÇLU DEĞİLDİR CEZA ALMAZ!

    9 SEP 2016 · Alkol ve uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir sebeple, emniyetli bir şekilde araç kullanamayacak kişinin, bu halde araç kullanması suçu ancak kasıtla işlenebilecek bir suçtur. Alkol ve uyuşturucu maddenin sırf kullanılmış olması bu suçun oluşması için yeterli değildir. Alkollü bir şekilde trafikte seyreden bir sürücünün, alkol konsantrasyonu, hangi seviyede olursa olsun, bireysel farklılıklar gösterir. Durumun tehlike arz edecek düzeyde olup olmadığı yani uyuşturucu veya alkol etkisi altındayken, güvenli sürüş yeteneğini kaybedip etmediği ancak bireyin, o andaki sürüş ehliyetini belirleyebilecek dikkat, algı, denge, refleks, psikomotor ve nöromotor koordinasyon gibi nörolojik, nistagmus, akomadasyon, görme gibi oftalmolojik ve genel durumunun tespitine yönelik detaylı dahili muayenesine yönelik tıbbi verilerin değerlendirilmesi ile mümkün olabilir. Böyle bir tespit yapılmamış olsa bile bireysel farklılıkları da elimine edebilecek şekilde 100 promilden yüksek olarak saptanan alkol düzeyinin, güvenli sürüş yeteneğini kaybettireceğinin, bilimsel olarak kabulü zaten gerekir. İki alkollü sürücünün çarpışmasında, kendi şeridinde seyreden alkollü sürücüye atfedilecek bir kusur bulunmazsa meydana gelen olayda temyiz dışı olan diğer alkollü sürücünün ise kusuru tamsa kusursuz olan sarhoş sürücü, 100 promilin altında alkollü çıkarsa, ayrıca bu kusursuz alkollü sürücünün güvenli sürüş yeteneğini kaybettiğine dair başkaca bir delil veya tespit bulunmadığı takdirde, kasıt ve kusursuz alkollü sürücü beraat eder. Ceza almaz. Kaynak: www.kararara.com http://bit.ly/2bY0YH7
    2m 23s
Av. ÜNTAÇ GÜNER محامي في القانون АДВОКАТ עורך דין
Contacts
Information

Looks like you don't have any active episode

Browse Spreaker Catalogue to discover great new content

Current

Looks like you don't have any episodes in your queue

Browse Spreaker Catalogue to discover great new content

Next Up

Episode Cover Episode Cover

It's so quiet here...

Time to discover new episodes!

Discover
Your Library
Search