00:00
66:33
STOA FELSEFESİNDE TANRI VE KADER KONUSU NİÇİN ÖNEMLİDİR?
Bu konu önemlidir, çünkü tüm Stoa felsefesi tanrı ve kader kavramları üzerine kurulu olan bir fizik ve metafizik temeline dayanır.
Bir ahlak felsefesi olan Stoacılık metafizik altyapısı olmadan insanları ahlaklı yaşamaya davet edemez.
Ahlak için metafizik ve teoloji şart.
Burada metafizik yani Yunancasıyla metaphysika (µεταϕυσικά) çoğul bir terim olarak τὰ µετὰ τὰ ϕυσικά (ta meta ta physika) tamlamasının birleşik halidir. “Fizikten sonraki çalışmalar”ı ifade eder. Aristoteles ilk felsefesini veya ontolojisini bu başlık altında ele alır. Bu açıdan bakıldığında Stoacılar için Metafizik Fizik’in ötesini, sonrasını ifade etmez.
Metafizik bizatihi Fizik’e gömülüdür.
Bu yüzden klasik anlamda Metafizik Stoa terminolojisinde kendine yer bulmaz.
Stoa felsefesinde sadece Fizik vardır diyebiliriz.
İşte bu bağlamda Tanrı ve Kader karşımıza fiziksel kavramlar olarak çıkar.
Peki, fizikten ne anlıyoruz?
Fizik her şeyden önce “doğaya ilişkin olan”dır. Başka deyişle “Doğa” anlamındaki φύσις (physis) teriminden doğmuş olan fizik yani ϕυσικός (physikos) tümüyle doğaya özgü olanın araştırıldığı sahadır. Yani Doğa araştırmasıdır. Seneca’nın naturalis quaestio dediği şeydir.
Başka deyişle doğa araştırması veya fizik aslında tanrısal düzenin araştırılmasıdır.

İşte bu yüzden Stoa felsefesinde, dönüp dolaşıp tanrı ve kader, hatta tanrısal öngörü ve talih gibi düzene ilişkin kavramlarla karşılaşırız. Bu kavramlar anlaşılmadan Stoa felsefesinin ahlak anlayışı da anlaşılamaz.

Seneca Ep. 16.4’te kendisine şu sorunun sorulabileceğini belirtir: “Felsefe ne işime yarar, kader diye bir şey varsa?” Şüphesiz ki bu retorik bir sorudur, cevabı kendiliğinden olumsuzdur. Ancak Seneca ve diğer Stoacılar felsefeyi evrendeki işleyişi anlama aracı olarak gördükleri için anlamlı buluyordu. Bu anlamlı uğraş çerçevesinde, kader (fatum), tanrısal öngörü (providentia) ve talih (fortuna) ile birlikte Stoacıların evrendeki işleyişi açıklarken kullandığı bir kavramdır. D.L. 7.149’da her şeyin kadere (eimarmenê ) göre gerçekleştiği fikrinin Zeno, Chrysippus, Posidonius ve Boethus gibi Stoacıların yazdığı “Kader Üzerine” adlı eserlerde savunulduğu belirtilir. D.L. ortak fikri şöyle özetler: “Kader, varlıkların birbirine bağlı nedenidir ya da dünyayı yöneten akıldır.” Çeviri için bkz. Diogenes Laertios, Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri, çev. Candan Şentuna (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, sekizinci baskı, 2019), 351. O halde birisi, kadere göre işleyen evrensel doğadaki nedenleri bilirse, sonuçları da bilebilir, çünkü doğadaki her şey tanrısal akıldan pay almış olup, oluşması gerektiği için oluşmuştur, başka deyişle, sarsılmaz kaderin yönettiği doğada ne olacaksa olacak, ne olmayacaksa olmayacaktır (Arnold, Roman Stoicism, 200). Buradan kaderin asla değişmeyeceği (değiştirilemeyeceği) sonucuna vardığımıza göre, ona “zorunluluk” adını da verebiliriz. Dahası Stoacılara göre, evrenin özü ateş olduğundan ve bu ateş de edilgen veya yıkıcı değil, aksine kutsal birliği ve nesneler âlemini sürekli canlı kılacak ölçüde yaratıcı ve aklî olduğundan ötürü onu yönlendiren kader de aklî olmalıdır. Stoacılığın kurucusu olan Zenon’un da bildirdiği gibi, kader, maddeyi harekete geçiren güçtür ve bu yüzden ona hem “tanrısal öngörü”, hem de “doğa” denilebilir. Chrysippus’un tanımına göreyse, kader, evreni yöneten zihnî güçtür yani başka deyişle, “evrenin aklıdır”, “evrende tanrısal öngörüye uygun bir şekilde yönetilen olayların yasasıdır”, “dün olmuş olanların, bugün olanların ve yarın olacak olanların yasasıdır.” (Aet. Placit. 1.27.5; 28.3, Akt. Arnold, Roman Stoicism)
STOA FELSEFESİNDE TANRI VE KADER KONUSU NİÇİN ÖNEMLİDİR? Bu konu önemlidir, çünkü tüm Stoa felsefesi tanrı ve kader kavramları üzerine kurulu olan bir fizik ve metafizik temeline dayanır. Bir ahlak felsefesi olan Stoacılık metafizik altyapısı olmadan insanları ahlaklı yaşamaya davet edemez. Ahlak için metafizik ve teoloji şart. Burada metafizik yani Yunancasıyla metaphysika (µεταϕυσικά) çoğul bir terim olarak τὰ µετὰ τὰ ϕυσικά (ta meta ta physika) tamlamasının birleşik halidir. “Fizikten sonraki çalışmalar”ı ifade eder. Aristoteles ilk felsefesini veya ontolojisini bu başlık altında ele alır. Bu açıdan bakıldığında Stoacılar için Metafizik Fizik’in ötesini, sonrasını ifade etmez. Metafizik bizatihi Fizik’e gömülüdür. Bu yüzden klasik anlamda Metafizik Stoa terminolojisinde kendine yer bulmaz. Stoa felsefesinde sadece Fizik vardır diyebiliriz. İşte bu bağlamda Tanrı ve Kader karşımıza fiziksel kavramlar olarak çıkar. Peki, fizikten ne anlıyoruz? Fizik her şeyden önce “doğaya ilişkin olan”dır. Başka deyişle “Doğa” anlamındaki φύσις (physis) teriminden doğmuş olan fizik yani ϕυσικός (physikos) tümüyle doğaya özgü olanın araştırıldığı sahadır. Yani Doğa araştırmasıdır. Seneca’nın naturalis quaestio dediği şeydir. Başka deyişle doğa araştırması veya fizik aslında tanrısal düzenin araştırılmasıdır. İşte bu yüzden Stoa felsefesinde, dönüp dolaşıp tanrı ve kader, hatta tanrısal öngörü ve talih gibi düzene ilişkin kavramlarla karşılaşırız. Bu kavramlar anlaşılmadan Stoa felsefesinin ahlak anlayışı da anlaşılamaz. Seneca Ep. 16.4’te kendisine şu sorunun sorulabileceğini belirtir: “Felsefe ne işime yarar, kader diye bir şey varsa?” Şüphesiz ki bu retorik bir sorudur, cevabı kendiliğinden olumsuzdur. Ancak Seneca ve diğer Stoacılar felsefeyi evrendeki işleyişi anlama aracı olarak gördükleri için anlamlı buluyordu. Bu anlamlı uğraş çerçevesinde, kader (fatum), tanrısal öngörü (providentia) ve talih (fortuna) ile birlikte Stoacıların evrendeki işleyişi açıklarken kullandığı bir kavramdır. D.L. 7.149’da her şeyin kadere (eimarmenê ) göre gerçekleştiği fikrinin Zeno, Chrysippus, Posidonius ve Boethus gibi Stoacıların yazdığı “Kader Üzerine” adlı eserlerde savunulduğu belirtilir. D.L. ortak fikri şöyle özetler: “Kader, varlıkların birbirine bağlı nedenidir ya da dünyayı yöneten akıldır.” Çeviri için bkz. Diogenes Laertios, Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri, çev. Candan Şentuna (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, sekizinci baskı, 2019), 351. O halde birisi, kadere göre işleyen evrensel doğadaki nedenleri bilirse, sonuçları da bilebilir, çünkü doğadaki her şey tanrısal akıldan pay almış olup, oluşması gerektiği için oluşmuştur, başka deyişle, sarsılmaz kaderin yönettiği doğada ne olacaksa olacak, ne olmayacaksa olmayacaktır (Arnold, Roman Stoicism, 200). Buradan kaderin asla değişmeyeceği (değiştirilemeyeceği) sonucuna vardığımıza göre, ona “zorunluluk” adını da verebiliriz. Dahası Stoacılara göre, evrenin özü ateş olduğundan ve bu ateş de edilgen veya yıkıcı değil, aksine kutsal birliği ve nesneler âlemini sürekli canlı kılacak ölçüde yaratıcı ve aklî olduğundan ötürü onu yönlendiren kader de aklî olmalıdır. Stoacılığın kurucusu olan Zenon’un da bildirdiği gibi, kader, maddeyi harekete geçiren güçtür ve bu yüzden ona hem “tanrısal öngörü”, hem de “doğa” denilebilir. Chrysippus’un tanımına göreyse, kader, evreni yöneten zihnî güçtür yani başka deyişle, “evrenin aklıdır”, “evrende tanrısal öngörüye uygun bir şekilde yönetilen olayların yasasıdır”, “dün olmuş olanların, bugün olanların ve yarın olacak olanların yasasıdır.” (Aet. Placit. 1.27.5; 28.3, Akt. Arnold, Roman Stoicism) read more read less

3 years ago #cengiz, #epiktetos, #felsefe, #felsefesi, #philosophy, #seneca, #stoa, #stoacılık, #zenon, #çevik