00:00
14:31
1960’lı yılların başı… İzmir İmam Hatip Okulunda öğrenciyiz. Okulumuzun başında dini konularla, din adamları ile alay eden bir müdür var! Öğretmenlerin bazıları, özel derlenmiş gibi, okulda neredeyse her gün problem çıkarmaya gayret eden kimselerdi. Müzik hocası, “Bu imamlar çok cahil, geçen gün bir akşam namazına gideyim dedim, imam Sübhaneke’yi yanlış okuyor!” der. Öğrenciler de “Hocam imamın içinden okuduğu Sübhaneke’yi nasıl duydunuz da yanlışını buldunuz?” diye sorarlar. Özel Yusuf Rıza İlkokulunun müdürü Refik Bey, Kur’an dersine gelir ve “Bu Kur’an’ı biz Latin harfleri ile yazıp okumalıyız” der ve sınıfta münakaşa başlar. Tarih dersimize Bornova’daki İşçi Partisinin kurucularından bir avukat gelir. Ayrıca dindar insanların yaptırdığı İmam-Hatip Okulunun üst katını kendi lojmanı diye işgal eden müdür, sonra da yer yok diye koskoca Ege’nin tek okulu olan okulumuzun öğrenci sayısını senelerce 226’nın üzerine çıkarmaz. Çoklarını “Ne işiniz var İmam-Hatipte” diye geri çevirir. İlhan İşbilen Bey, subay olan babasıyla okula kayıt için geldiğinde, “Beyefendi siz Atatürk’ün ordusunun şerefli bir subayısınız. Ne diye oğlunuzu bu gerici okulda okutmak istiyorsunuz?” diyerek vaz geçmelerini sağlar. Bütün bu olumsuzluklara karşı iyi ki İslâmî ilimlerin çok iyi öğretildiği Kestane Pazarı Yurdu vardır.

Ege Üniversitesinin sonradan Laborant Okulu olan o zamanki yurduna, bir yakınımın ziyaretine giderdim. İmam-Hatipliyim diye alaylı sorular sonran öğrencilerle karşılaşırım. Sokaklara bakıp üzülürdüm. Cuma günü bazı öğrencilerin cami yerine sinemaya kaçmalarını görür, “Bu gidişin sonu ne olacak?” derdim.

Bu arada haftada bir kere bile olsa, Patlıcanlı Yokuşu’ndaki Mustafa Birlik Ağabey’in evine sohbete gider, hayat bulurdum. Ümitsizlik şöyle dursun, sanki yarın bütün dünya Müslüman olacakmış gibi ümitle dopdolu insanlarla karşılaşır, sevinirdim. Orası bir huzur adasıydı. Hem orada kimleri tanımadık ki! Ahmet Feyzi, Hulusi, Sungur Ağabeyler gibi Bediüzzaman Hazretlerinin talebelerini hep orada gördük.

Okuyacağımız Risaleleri de sadece Mustafa Birlik ve ortağı Mehmet Uslu Ağabeyin dükkânından temin edebilirdik.

Boş vakitlerimizde de merhum Hüseyin Çağdır Ağabeyin halıcı dükkânına giderdik. Çünkü alışverişin dışında, bu dükkânda kitaplar okunur, sohbetler yapılırdı. Ahmet Feyzi Ağabey buraya sık sık uğrardı. Üstadın talebelerinden Zübeyir Gündüzalp’i de ilk defa bu halıcı dükkânında görmüştüm.

Mustafa Birlik Ağabeyimiz Konya’nın Beyşehir İlçesinin Eğiller Köyünde, 1932’de doğar. On bir yaşında İzmir’e gelir. İzmir’de fırsat buldukça Kestanepazarında Hacı Salih Tanrıbuyruğu’nun yanında, dinî bilgiler öğrenmeye gayret eder.
1960’lı yılların başı… İzmir İmam Hatip Okulunda öğrenciyiz. Okulumuzun başında dini konularla, din adamları ile alay eden bir müdür var! Öğretmenlerin bazıları, özel derlenmiş gibi, okulda neredeyse her gün problem çıkarmaya gayret eden kimselerdi. Müzik hocası, “Bu imamlar çok cahil, geçen gün bir akşam namazına gideyim dedim, imam Sübhaneke’yi yanlış okuyor!” der. Öğrenciler de “Hocam imamın içinden okuduğu Sübhaneke’yi nasıl duydunuz da yanlışını buldunuz?” diye sorarlar. Özel Yusuf Rıza İlkokulunun müdürü Refik Bey, Kur’an dersine gelir ve “Bu Kur’an’ı biz Latin harfleri ile yazıp okumalıyız” der ve sınıfta münakaşa başlar. Tarih dersimize Bornova’daki İşçi Partisinin kurucularından bir avukat gelir. Ayrıca dindar insanların yaptırdığı İmam-Hatip Okulunun üst katını kendi lojmanı diye işgal eden müdür, sonra da yer yok diye koskoca Ege’nin tek okulu olan okulumuzun öğrenci sayısını senelerce 226’nın üzerine çıkarmaz. Çoklarını “Ne işiniz var İmam-Hatipte” diye geri çevirir. İlhan İşbilen Bey, subay olan babasıyla okula kayıt için geldiğinde, “Beyefendi siz Atatürk’ün ordusunun şerefli bir subayısınız. Ne diye oğlunuzu bu gerici okulda okutmak istiyorsunuz?” diyerek vaz geçmelerini sağlar. Bütün bu olumsuzluklara karşı iyi ki İslâmî ilimlerin çok iyi öğretildiği Kestane Pazarı Yurdu vardır. Ege Üniversitesinin sonradan Laborant Okulu olan o zamanki yurduna, bir yakınımın ziyaretine giderdim. İmam-Hatipliyim diye alaylı sorular sonran öğrencilerle karşılaşırım. Sokaklara bakıp üzülürdüm. Cuma günü bazı öğrencilerin cami yerine sinemaya kaçmalarını görür, “Bu gidişin sonu ne olacak?” derdim. Bu arada haftada bir kere bile olsa, Patlıcanlı Yokuşu’ndaki Mustafa Birlik Ağabey’in evine sohbete gider, hayat bulurdum. Ümitsizlik şöyle dursun, sanki yarın bütün dünya Müslüman olacakmış gibi ümitle dopdolu insanlarla karşılaşır, sevinirdim. Orası bir huzur adasıydı. Hem orada kimleri tanımadık ki! Ahmet Feyzi, Hulusi, Sungur Ağabeyler gibi Bediüzzaman Hazretlerinin talebelerini hep orada gördük. Okuyacağımız Risaleleri de sadece Mustafa Birlik ve ortağı Mehmet Uslu Ağabeyin dükkânından temin edebilirdik. Boş vakitlerimizde de merhum Hüseyin Çağdır Ağabeyin halıcı dükkânına giderdik. Çünkü alışverişin dışında, bu dükkânda kitaplar okunur, sohbetler yapılırdı. Ahmet Feyzi Ağabey buraya sık sık uğrardı. Üstadın talebelerinden Zübeyir Gündüzalp’i de ilk defa bu halıcı dükkânında görmüştüm. Mustafa Birlik Ağabeyimiz Konya’nın Beyşehir İlçesinin Eğiller Köyünde, 1932’de doğar. On bir yaşında İzmir’e gelir. İzmir’de fırsat buldukça Kestanepazarında Hacı Salih Tanrıbuyruğu’nun yanında, dinî bilgiler öğrenmeye gayret eder. read more read less

5 years ago #arada, #ağabey’in, #bile, #bir, #birlik, #bu, #bulurdum., #evine, #gider, #haftada, #hayat, #kere, #mustafa, #olsa, #patlıcanlı, #sohbete, #yokuşu’ndaki, #ümitsizlik