00:00
49:09
Konya’da bir kuruluşun otobüs duraklarına astığı “Yahudi ve Hristiyanlardan dost edinmeyin” sözü kamuoyunda büyük tepki çekti ve sonuçta belediye reklamları duraklardan kaldırdı. Ancak sorun bitmedi çünkü o söz Kuran-ı Kerim’den alınmıştı ve bir ayetti.

Kuran-ı Kerim’de buna benzer hatta şiddet içeren ayetler var. Bu gerçeği nasıl değerlendirmeliyiz. Bu soruyu konunun uzmanı Gökhan Bacık’a yönelttik.

Bacık’ın genel değerlendirmesi şöyle:

“İnsanlar Kuran’ın bir kitap olarak sanki hazır düzenli bir sıralamayla geldiğini sanıyor. Hâlbuki ayetlerin toplanması, sıraya konulmasını insanlar daha sonra karar verdi. Nitekim ayetlerin yeri gibi konularda pek çok tartışma var. Bu tartışmaları Buhari gibi temel Sünni kaynaklarda bile okumak mümkün. Her bir ayetin bağlamsal çevresi farklıdır, o çevreyi dikkate almadan kitap gibi yazıldığı için bugün içinden çıkılmaz durumdayız.

Sözlü diyaloglar şeklindeki ayetlerin bir kitap gibi düzenlenmesi doğal olarak bazı yorum sorunları üretiyor.

Nitekim son tahlilde Kuran kitap olarak insanların elinde olduğu için Konya’da yaşanan olaydaki gibi ayetler bağlamsız olarak yorumlanmakta. Kuran yanlış biçimde her zaman aynı biçimde yorumlanacak bir kitap gibi düşünülüyor.

Halbuki, her bir ayetin bağlamsal çevresi farklıdır, o çevreyi dikkate almadan ayetler bir kitap gibi toplandığı için bugün içinden çıkılmaz durumdayız.

Kuran bir kitap olarak yazılmak amacı taşımıyordu, daha çok diyalog temelinde sözlü bir metindi. O nedenle ayetleri bağlamsal olarak yorumlamaktan başka çare yok. Nitekim Kuran toplanması konusu ortaya atılınca pek çok kişi buna itiraz de etmiştir.

İkinci bir konu da vahyin çevre ile bir tür iletişim içinde oluştuğunu kabul etmek gerekiyor. Kuran’daki melek ve Tanrı gibi temel kavramlar üzerinde Arap kültürel ve siyasi mantalitesinin izlerini görmek mümkün. 

Yine, doğa, uzay, yıldızlar gibi konularda pek çok ayet o dönemin Araplarının çıplak gözle yaptığı gözlemlere göredir. Aynı biçimde Kuran’daki cennet gibi kavramlar tamamen Arap algısını yansıtır. Bir Norveçli için bunlar tuhaf bile görülebilir.

Kuran diyalog içinde olduğu insanların bildiği gibi konuşur... Başarılı bir diyalog için insanlara bildiği şeyler ile konuşursunuz. Onların bilmediği şeyleri söylerseniz diyalog olmaz. Kuran da bu mantık ile düşünülmelidir. Tanrı ile insan arasındaki ilişkiyi ele aldığınızda, Tanrı’nın o insanların anlayacağı dilden konuşması gerekir. Bunun doğal sonucu ise Kuran üzerinde Arap kültürünün gölgesinin olduğunu kabul etmektir.

Kuran’ı hangi bağlamda geldiğine dikkat ederek okumak gerekir. Kitap gibi okursanız doğru olmaz. Bugünkü hata, sanki Kuran baştan bir düzenli modern kitap gibi oluşmuş gibi onu yorumlamaktır.

Örneğin, Kuran’da açık bir ayet var. Müslümanlardan savaş için savaş atı beslemelerini emrediyor. Ancak bu ayeti bugün kimse literal yorumlamıyor. Ancak kadın şahitliği gibi konularda aynı esneklik söz konusu değil.

Savaş ortamında söylenmiş bir sözü genelleştirirseniz absürt bir Kuran yorumu çıkıyor. Kitap olarak düşünmek yerine her bir ayetin özel şartlarını düşünmek ve buradaki amacı anlamaya çalışmak gerekiyor.

Bütün bunlar bize şunu gösteriyor: İslam dünyasındaki dinin yorumu ve pratiği sorunun kökü Kuran konusudur. Yorum konusu çözülmeden farklı uygulamalar beklemek gerçekçi değil.”
Konya’da bir kuruluşun otobüs duraklarına astığı “Yahudi ve Hristiyanlardan dost edinmeyin” sözü kamuoyunda büyük tepki çekti ve sonuçta belediye reklamları duraklardan kaldırdı. Ancak sorun bitmedi çünkü o söz Kuran-ı Kerim’den alınmıştı ve bir ayetti. Kuran-ı Kerim’de buna benzer hatta şiddet içeren ayetler var. Bu gerçeği nasıl değerlendirmeliyiz. Bu soruyu konunun uzmanı Gökhan Bacık’a yönelttik. Bacık’ın genel değerlendirmesi şöyle: “İnsanlar Kuran’ın bir kitap olarak sanki hazır düzenli bir sıralamayla geldiğini sanıyor. Hâlbuki ayetlerin toplanması, sıraya konulmasını insanlar daha sonra karar verdi. Nitekim ayetlerin yeri gibi konularda pek çok tartışma var. Bu tartışmaları Buhari gibi temel Sünni kaynaklarda bile okumak mümkün. Her bir ayetin bağlamsal çevresi farklıdır, o çevreyi dikkate almadan kitap gibi yazıldığı için bugün içinden çıkılmaz durumdayız. Sözlü diyaloglar şeklindeki ayetlerin bir kitap gibi düzenlenmesi doğal olarak bazı yorum sorunları üretiyor. Nitekim son tahlilde Kuran kitap olarak insanların elinde olduğu için Konya’da yaşanan olaydaki gibi ayetler bağlamsız olarak yorumlanmakta. Kuran yanlış biçimde her zaman aynı biçimde yorumlanacak bir kitap gibi düşünülüyor. Halbuki, her bir ayetin bağlamsal çevresi farklıdır, o çevreyi dikkate almadan ayetler bir kitap gibi toplandığı için bugün içinden çıkılmaz durumdayız. Kuran bir kitap olarak yazılmak amacı taşımıyordu, daha çok diyalog temelinde sözlü bir metindi. O nedenle ayetleri bağlamsal olarak yorumlamaktan başka çare yok. Nitekim Kuran toplanması konusu ortaya atılınca pek çok kişi buna itiraz de etmiştir. İkinci bir konu da vahyin çevre ile bir tür iletişim içinde oluştuğunu kabul etmek gerekiyor. Kuran’daki melek ve Tanrı gibi temel kavramlar üzerinde Arap kültürel ve siyasi mantalitesinin izlerini görmek mümkün.  Yine, doğa, uzay, yıldızlar gibi konularda pek çok ayet o dönemin Araplarının çıplak gözle yaptığı gözlemlere göredir. Aynı biçimde Kuran’daki cennet gibi kavramlar tamamen Arap algısını yansıtır. Bir Norveçli için bunlar tuhaf bile görülebilir. Kuran diyalog içinde olduğu insanların bildiği gibi konuşur... Başarılı bir diyalog için insanlara bildiği şeyler ile konuşursunuz. Onların bilmediği şeyleri söylerseniz diyalog olmaz. Kuran da bu mantık ile düşünülmelidir. Tanrı ile insan arasındaki ilişkiyi ele aldığınızda, Tanrı’nın o insanların anlayacağı dilden konuşması gerekir. Bunun doğal sonucu ise Kuran üzerinde Arap kültürünün gölgesinin olduğunu kabul etmektir. Kuran’ı hangi bağlamda geldiğine dikkat ederek okumak gerekir. Kitap gibi okursanız doğru olmaz. Bugünkü hata, sanki Kuran baştan bir düzenli modern kitap gibi oluşmuş gibi onu yorumlamaktır. Örneğin, Kuran’da açık bir ayet var. Müslümanlardan savaş için savaş atı beslemelerini emrediyor. Ancak bu ayeti bugün kimse literal yorumlamıyor. Ancak kadın şahitliği gibi konularda aynı esneklik söz konusu değil. Savaş ortamında söylenmiş bir sözü genelleştirirseniz absürt bir Kuran yorumu çıkıyor. Kitap olarak düşünmek yerine her bir ayetin özel şartlarını düşünmek ve buradaki amacı anlamaya çalışmak gerekiyor. Bütün bunlar bize şunu gösteriyor: İslam dünyasındaki dinin yorumu ve pratiği sorunun kökü Kuran konusudur. Yorum konusu çözülmeden farklı uygulamalar beklemek gerçekçi değil.” read more read less

4 years ago #ergunbabahan, #gökhanbacık, #islam, #kuran